3 Kasım 2009 Salı

Alanya Triatlonu Yarış Raporu

Yıllardır yapmayı düşündüğüm triatlonu sonunda gerçekleştirmeye karar vermiştim. Lisans ve internetten başvuru işlemlerini halledip 25 Ekim tarihini beklemeye başladım. Ve sonunda beklenen haftasonu geldi. Cuma günü öğleden eşimle beraber yola çıkıp cuma gecesi orada olduk. Triatlonun gerçekleştirileceği yerin hemen dibinde olduğunu öğrendiğim bir otele yerleştik.


Cumartesi günü kayıt işlemi için Alanya Kültür Sarayı’na gittik. Gidene kadar ve oraya ulaştığımda yolda bisikletleriyle parkuru tanımak üzere yavaş tempo tur atan çeşitli milletlerden triatletleri ve atletik yapılarını ve bisikletlerini gördükçe nasıl bir organizasyona katılacağımı bir kere daha anlamış oldum.


Kayıt işlemlerinden sonra bir yemek yedik ve ben de parkuru bir görmek maksadıyla bisiklete atladım. Bisiklet parkurunun Antalya-Alanya yolu gibi güzel bir asfalt olmasını bekliyordum ama öyle çıkmadı. 10 kilometrelik parkurda 4 tur atılacaktı. Bu parkurun 4 kilometrelik kısmı parke taşı (çıkıntılı değil, doğru kelime kullandığımdan çok emin değilim aslında), geri kalan kısmı da çok düzgün olmayan bir asfalt olduğunu gördüm. Yol denize paralel olduğundan düz fakat aynı sebepten rüzgar alma olasılığı yüksek bir yol.


Daha sonra koşu parkurunu da kısaca turladım. Koşu parkuru başlangıcında bir yokuş olan 2 kilometrelik bir parkurdu. Burada 5 tur atacaktı yarışçılar. İlk yokuş dışında tırmanış içermeyen, Alanya’nın çarşısının içinden de geçen bir rota belirlenmişti.


Yüzmenin başlayacağı ve biteceği yerleri de bu arada görmüş oldum.


Etabı artık tanıyordum. Sıra akşam yapılacak bilgilendirme (briefing) toplantısındaydı. Kayıt sırasında verilen numaraların nasıl kullanılacağıyla, yarış kurallarıyla ilgili bilgi almayı umarak biraz da erkenden orada olduk. Toplantı başlamadan önce salondaki ekrana 2008 Avrupa bayanlar triatlon şampiyonası yarışından görüntüler koydular. Gerçekten etkileyiciydi. Her 3 dalda da yarışçıların gösterdiği azim, böyle uzun ve zorlu bir yarışta birbirlerinden çok küçük farklarla ayrılmaları çok dikkatimi çekti. Toplantı, esas olarak elit kategori denen bu sporu iş olarak yapan kişilerin yarışacağı kategoridekiler içinmiş. Daha sonra biz yaş gruplarına katılacak olanların soruları cevaplandı. Numaraların nasıl kullanılacağı, çipin bacağa takılması gerektiği (verilen turuncu nesnenin içinde çip olduğu) ve tabii yarış saati hakkında bilgilenmiş olduk.


Güzel bir uykudan sonra ertesi sabah kapalıca bir güne uyandık. Yaş gruplarına çıkış öğleden sonra saat 2’de verileceği için sağlama bir kahvaltı ve daha hafif bir öğlen yemeği yemeyi planlamıştım. Kahvaltıyı yaptıktan sonra benim standart enerji içeceği karışımım olan 2 maden suyu ve 300-350 ml meyve suyu karışımını hazırladım. Maden sularının gazını kaçırdım. Yarış sırasında enerji alma kısmını bisiklet üstünde yapmak en uygunu gibi görünüyordu. Yüzme sırasında zaten söz konusu olmayacak, koşuda da bir şeyler yiyip içmek oldukça zor olduğundan ve tempoyu bozacağından bisiklette alacağım enerjinin yeterli olacağını düşünmüştüm.


Daha sonra bisiklete numaramı da bağlayıp elit erkekler yarışının yüzme çıkışını ve bisiklete başlanmasını seyrettik. Tüm yarışçılar bisikletlerini bırakırken ayakkabıları pedallara takılı bırakıyordu. Bunun böyle olduğunu önceden duymuştum zaten ama ayakkabıların daha hızlı giyilebilmesi için paket lastiğiyle yere paralel açıda bırakıldığını görmek yarıştaki ciddiyetin ve saniyelik olayların ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gösterdi.




Aynı mantıkla yapılan değişimde zaman kazanmaya yönelik diğer eylemler, koşu ayakkabılarının hepsinin bağlarının elastik ve hazır olarak kullanılması, bu sayede ayakkabı bağlamakla zaman kaybedilmemesi, ayakkabının ayağa çekildiği gibi koşmaya başlanması, çorap giyilmemesi, kaskın bağcıkları açık ve hemen tek elle alıp kafaya geçirilecek vaziyette gidonun üstüne koyulması idi.


Elit bayanların çıkışı elit erkeklerin yarış bitiminden sonra yapıldı. Fakat önce elit erkeklerin daha sonra elit bayanların çıkışları sarkınca yaş grubu çıkışları epeyce gecikti. Bizim yarışın başlaması 1 saatten fazla sarkmıştı.


En sonunda bisikletlerimizi ve diğer eşyalarımızı değişim alanına yerleştirmemiz için çağrıldık. Bisikleti koyduktan sonra bisikletin yanındaki sepete lastik patlaması durumunda kullanacağım levye, yedek lastik ve pompanın bulunduğu bel çantamı yerleştirdim. Sepetin yanına da önce bisiklet ayakkabılarım daha sonra koşu ayakkabılarımı yerleştirdim. Kaskımı ve gözlüğümü bisiklet üstüne yerleştirdim. Ayakkabıları tabii ki elitler gibi değil normal bir şekilde giyip bisiklete binmeye başlayabileceğim alana kadar yürüyecek-koşacaktım. Ve tabii yine elitlerin aksine ben çorap da giyecektim. Çorap giymemenin kazandıracağı 1 dakikayı ayaklarımın alışık olmaması sebebiyle rahatlıkla gözden çıkarmıştım.


Kıyafet olarak arkadaşım Yiğit’in yarışa katılacağımı öğrendiği zaman bana verdiği bir triatlon kıyafeti vardı. Bu gerçekten çok işime yaradı. Aksi takdirde yüzmeden çıktıktan sonra bisiklet ve koşu için farklı kıyafetler giymek zorunda kalacaktım.


Bu triatlon benim için bir ilk olduğundan tüm hedefim bitirmek olacaktı. O yüzden yarışın hiç bir bacağında kendimi fazla zorlayıp yarışı bitirmeyi riske atmamayı planlamıştım.


Bisikletlerimizi değişim alanına koyduktan sonra bone ve gözlüklerimizi alıp bizi yüzme etabının başlayacağı alana götürecek olan tekneye bindik. Bir tekne dolusu her yaştan heyecanlı/neşeli triatlet. Gerçekten görmeye değer bir görüntüydü. Yarışmada 20-29, 30-39, 40-49, 50-59, 60-69 yaş kategorileri bulunuyordu. Toplam 150 kişi kadar vardı sanırım. Her yaş kategorisinde fiziksel olarak gerçekten çok formda görünen bir çok yarışçı vardı. Ne yazık ki teknede fotoğraf makinesi yoktu. Tekne başlama alanına geldiğinde herkes tekneden atladı ve kıyıya yüzdü.


Kıyıda start çizgisi olarak kullanılan kırmızı halının arkasına dizildik ve başlama düdüğünü beklemeye başladık. Çok beklenmeden düdük çaldı. Ben yüzmede çok hızlı olmadığımı bildiğimden ön sırada değil arka taraftan yer tutmuştum. Fakat bunun dezavantajını suya girer girmez anladım. Özellikle ilk dubaya kadar o kadar sıkışık nizam gittik ki yüzdüm mü dayak mı yedim bilmiyorum. Kafa, kol, el, ayak her şey her yerdeydi. Herkes sürekli birbirine çarparak yer arayışı içinde ilerlemeye çalışıyordu. Bu arada ön grupta yer tutan ve daha hızlı yüzenler kopmaya başladı. 200 metre kadar ilerledikten sonra kalabalık ancak dağıldı ve rahat yüzmeye başladım. Bu zamana kadar hem epeyce sopa yedim (biraz da ben çarpmışımdır mutlaka diğerlerine) hem de hız kazanamadım, önümü görebilmek adına ara ara kurbağalama yüzmek zorunda da kaldım. Kalabalık dağıldıktan sonra sabit ve kendimi zorlamayacak bir hızda yüzmeye başladım. 1500 metrenin epey bir mesafe olduğunu bir süre sonra tekrar kavramıştım. Aslında her zaman antrenmanlarda 2-3 kilometre rahat yüzerim ama yüzmeden sonra yapacağım bisiklet ve koşu aklımda olduğu için tempoyu hızlandırmadım ve bitirme odaklı devam ettim. Sonunda rıhtıma girdim ve çıkış kapısı göründü. Çıkış kapısı eğik ve halı kaplı bir düzlemden rıhtıma çıkıştan ibaretti. Çıktıktan sonraki kısımda ayağımıza taktığımız çipi okuyarak yüzme zamanımızı kaydeden bir elektronik cihaz ve hemen sonrasında tepede yer alan borulardan su akıtan ve iyi kötü altından geçerken deniz tuzlarından biraz arınmamızı sağlayan bir düzenek vardı. Gerçi zaten sürekli ıslak kaldığımızdan ve artık hava kararmasına az bir zaman kaldığından tuz bizim yarışta gerginlik yaratacak durumda değildi.


Sonrasında koşarak bisikletime gittim ve kaskımı giydim, akşamın yaklaşmış olması itibarıyla gözlüğümü takmamaya karar verdim. Üşenmeden ve vakit kaybını da göze alarak oturup çoraplarımı giydim ve sonra bisiklet ayakkabılarımı giydim. Bisikleti alarak binmeye başlayacağım noktaya kadar hızlı bir şekilde ilerledim. Bisiklete binmeye çalıştım ama ayakkabı pedala bir türlü kilitlenmiyordu. Ayakkabının altını kaldırıp baktığımda sol kalin (ayakkabının pedala kilitlenmesini sağlayan parça) 3 vidasından 2sinin çıkmış olduğunu gördüm. Bu kötüye işaretti tabii, yolda da hem oynak olduğu için performansımı etkileyecek hem de çıkma hem tekrar giymede sorun yaşayacaktım. Neyse dedim kendi kendime, bu yarışta hedefim bitirmek sadece, hız önemli değil. Kali elle düzelttim ve ayağımı iterek ayakkabıyı pedala kilitledim. Artık bisiklet kısmı başlamıştı.


10 kilometrelik bir etapta 4 tur atılacaktı. 34-35 km civarı bir hızla yarım turdan biraz fazla attıktan sonra 39-40 km civarı bir hızla giden 9-10 kişilik bir grup bana yetişti. Yetişti dediğim onların 2. turuydu, yüzmeden daha önce çıktıkları için. ben de onlara takılarak 1.5 tur attım fakat 2. turun sonundaki dönüşten hemen sonra tam hızlanırken sağ ayağımdan pedal çıktı. Bisikleti kontrol edebilmek için uğraştıysam da tek yapabildiğim düşüşümü yavaşlatmak oldu. Usturuplu düşmüş ve popomun üstüne oturmuştum. Seyirciler sağolsun bisikletin çıkan zincirini taktılar, gidondan fırlayan tapayı taktılar. Ben 1-2 dakika kendime gelebilmek adına bekledim. Sonrasında sağ ayakkabının altına baktığımda kalin uç kısmının eskiyip kırılmış olduğunu gördüm. Bu yüzden ayakkabı pedaldan çıkmıştı. Devam edebileceğime karar verip, ayağa kalkarak pedal basmadan yine 34-35 ile devam etmem gerektiğini gördüm. O şekilde de bisiklet ayağını bitirdim. Her türlü malzemenin yarıştan en azından 1 hafta önce kontrol edilmesi gerektiği konusunda acı bir tecrübe yaşamıştım. İşte bisiklet ayağının bitişi.




Bisikleti bırakıp koşu ayakkabılarımı giyerken acılarım sürüyordu ama bu yarışı bitirmeye kararlıydım. Bu arada artık hava kararmıştı.


Koşuyu olaysız bir şekilde tamamladım. 2 kilometrelik parkurda 5 turu orta tempoda, hızımı hiç bir zaman nefes nefese kalmayacak, hatta yanımda birileri olsa konuşabilecek tempoda tutarak koşuyu bitirdim. Daha hızlı koşabilirdim belki ama dediğim gibi yarışı bitirmeyi riske atmak istemiyordum.


Veee, artık ilk triatlonumu bitirmiştim.




Süre de her şeye rağmen beklediğimden hızlıydı. Bundan sonraki triatlonlar için artık hedef daha hızlı gitmek. Ne de olsa artık bitirebildiğimi görmüş oldum. Ve artık elimde bir derece var, antrenmanlar için bu dereceyi (her kategori süresini ayrı ayrı ele alarak) esas alarak geliştirme hedefiyle gideceğim bundan sonra.

1 yorum:

  1. Lütfen fotoğrafçınızın adını yazar mısınız? Önümüzdeki yıl Alanya'da fotoğraflarımı kendisinin çekmesini istiyorum.
    Şimdiden teşekkürler

    YanıtlaSil