22 Ekim 2009 Perşembe

Eve Spor Aleti Almak

Madem kilo vermeyle ilgili yazılardan yazıyoruz bu ara, özellikle kilo problemi olanların çok tercih ettiği ev tipi bir spor aleti almak isteyenler için bir yazı da hazırlamak istedim.

Tercih edilebilecek ev tipi spor aletleri nelerdir, tipe karar verdikten sonra ne gibi kriterlerle modeller arasında seçim yapmalı, spor yapmak isteniyor fakat kişide çeşitli sakatlıklar varsa (örnek olarak diz veya dirsek problemi) nelere dikkat etmeli gibi konulara kısaca değinelim.

Öncelikle bir noktaya vurgu yapmak isterim. Eve bu tip bir alet almadan önce ÇOK İYİ düşünün. Pek çok evde atıl duran sayısız spor aleti var. Evde spor aletini kullanmaya aday olan ne kadar çok kişi varsa o kadar iyi, kullanılma olasılığı o kadar artıyor demektir. Aldığınız aletin kullanılacağından emin olun. Tereddüt yaşıyorsanız, çevrenizden geçici olarak bu tip bir alet edinmeyi düşünebilirsiniz veya 2. el satan internet mağazalarından (örnek: http://spor.gittigidiyor.com/) almayı düşünebilirsiniz. Evde spor yapmaya ne kadar vakit ayıracağınızı (ayırabileceğinizi), sporda hedeflerinizin ne olduğunu, spor yapmak için başla seçeneklerinizin olup olmadığını iyice tartın. Bu konuyu ne kadar söylesem azdır. Evde boşuna yer kaplayacak bir alet için para harcamayın.

Şimdi diyelim ki kararınız kesin, spor yapacaksınız. O halde alınabilecek olan ev tipi spor aletleri nelerdir:
  1. Koşu bandı: En çok tercih edilen ürünlerden biridir. Ama koşu bandının en büyük dezavantajlarından biri ses yapmasıdır. Hem bandın dönmesi ses yapacaktır, hem de üstüne çıkan kişinin yürüme veya özellikle koşması durumunda banda ayağını basması anında çıkacak ses yüksek olacaktır. Daha kaliteli ve pahalı olan koşu bantlarında ses miktarı azalmaktadır fakat yine de apartmanda oturanlar koşu bandı almadan önce 2 kere düşünsün derim. Ayrıca eğer dizinizde bir sorun varsa koşu bandını tercih etmeyin. Koşu/yürüyüş dize yük bindiren bir spordur. Dizinde sorun olanlar için ilk tercih her zaman bisiklet olmalıdır. Koşu bandının katlanıp katlanmadığı da yer sorunu olanlar için önemli bir kriterdir.

    Bu dezavantajların yanında tabii ki avantajları da var. Koşu bandı insana en doğal gelen spor olan yürüme ve koşma için imkan tanır. Eğer koşma/yürümeyi seviyorsanız düşünebilirsiniz.

    Koşu bantlarında hızı kademeli arttırma, motor gücü, sürekli motor gücü, eğimin hareket halindeyken ayarlanabilmesi, nabız ölçme, interval çalışma gibi pek çok özellik bulunmaktadır. Bunların ne kadar kullanılacağı tamamen kişiye ve hedeflerine bağlıdır. Bu özelliklerden hangilerini istediğiniz alacağınız koşu bandını seçmekte önemli bir kriter olacaktır.


  2. Bisiklet: Bisiklet, sessizliğiyle ön plana çıkan bir alettir. Fakat şunu unutmayın ki dışarıda bisiklete binmenin tadı (rüzgarın yüzünüze çarpması, manzaranın sürekli değişmesi) evde yoktur ve aynı azmi ev içinde bisiklet binmekte gösteren kişi sayısı çok azdır. Bir önceki maddede de yazdığım üzere dizinde sorun olanların dizlerini güçlendirebilmesi için tercih edilebilecek bir alettir.

    Bisiklette de koşu bandında olduğu gibi nabız, elektronik göstergelerin çeşitleri, hızın ayarlanma kolaylığı gibi çeşitli özellikleri bulunmaktadır.


  3. Eliptik bisiklet: Eliptik bisiklet hem tüm vücudu çalıştırması hem de sessizliğiyle öne çıkan bir kondisyon aletidir. Kapladığı yer diğerlerinden daha fazla değildir. Koşmada olduğu gibi yere darbe olmadığından dizlerin zorlanması söz konusu olmayacaktır. Spor salonları haricinde evlerde pek görülen bir alet olmadığından pek çok insan için yabancı bir alettir. Bu yüzden daha önce kullanmamış olanların eve bir alet almadan önce bir yerde eliptik bisiklet denemeleri çok iyi olacaktır. Deneme sonucunda hoşa gitmesi durumunda tercih edilebilir. Bazı eliptik bisiklet örneklerine şuradan bakabilirsiniz.


  4. Kürek: Kürek de tüm vücudu çalıştırması ve apartmanlarda komşulara ses gitmemesi açısından tercih edilebilecek bir diğer alettir. Kürek, tüm bu kondisyon aletleri içinde vücudu en etkin çalıştırandır. Fakat diğerlerine göre daha fazla terletecek ve yoracaktır. Ayrıca belinde veya dizinde sorunu olanların tercih etmemesi gereken bir alettir. Diğerlerine göre daha fazla kuvvet gerektirdiğinden sakatlığı olanların uzak durması gerekir.

    Sanıldığının aksine kürek tamamen güç sporu değildir. Zorluk derecesini daha düşük tutarak, süreyi uzatırsanız hem kuvvet hem de kondisyona dayalı bir spor yapmış olursunuz.

    Hava dirençli kürek modellerinde ev içinde çokça ses olmaktadır. Fakat bu ses rüzgar sesi gibi olup alıştıktan sonra rahatsız etmemektedir. Bunun yanında su dirençli (işte bir örnek) veya manyetik modeller de vardır. Manyetik dirençli olanlar zevksiz olduğundan (nedeni hiç ses çıkmaması, olayın yapay gelmesi sanırım) devamlılık sağlamak daha güç olabilir.
Hangi cinsi tercih ederseniz edin istediğiniz sonuçları almak için öncelikle kendinize hedefler koymalı (süre, zorluk, kilo kaybı, vb) daha sonra bir program yapmalı ve bu programa uyarak düzenli olarak spor yapmalısınız. Tercih edeceğiniz spor aletinde hedeflerinize ulaşmakta kullanacağınız, işinize yarayacak özellikle mevcut olmalıdır. En pahalısını almanız gerekir diye bir kural yok, işinize yarayacak olanı seçin.

Spor yaparken sıkılmamanızı sağlamak için karşınıza bir televizyon koyup bir program veya dvd filmi tercih edebilirsiniz. Eğer sesli bir alet kullanıyorsanız altyazılı filmler bu durumlar için birebir.

19 Ekim 2009 Pazartesi

"Ben Kilo Vermek İçin Spora Başlamayı Düşünüyorum. Ne Yapmalıyım?"

Bu bizim gibi sporla çokça uğraşanlara en çok sorulan sorulardan biridir sanırım (tabii bundan da çok sorulan, "Kardeşim manyak mısın?", "Niye spor yapıyorsun? Kilon da iyi aslında...", "Bu kadar spor yaparak sakatlanacaksın/kendini yıpratıyorsun. Gerek var mı?" gibi sorular da var ama bunları ayrı bir kategoride incelemek lazım.).

Ülkemizde, özellikle de gençlik yaşları geride kaldıktan sonra sporla ilgilenmek en hafif terimiyle aykırılık olarak görülüyor. Burada gençlik yaşlarıyla kastettiğim genelde üniversite ile bağlantının kesilmesi oluyor. Tabii üniversite okumayanlar için daha da önceye, eğitim kurumlarıyla bağlantının kesilmesi yaşına gidiliyor. Bundan sonra ezici bir çoğunluk"hayat gailesi"ne daldığı için sporla ilgisini kesiyor. Fakat durağan iş hayatı, evlilik, çoluk/çocuk derken bir bakılıyor ki daha 30 yaşına gelinmişken (bazen daha da önce) oldukça fazla miktarda kilo alınmış. Bu da doğal olarak kişileri rahatsız ediyor. Rahatsız olan kişilerin bir kısmı diyetlere başlıyor, bir kısmı hiç bir şey yap(a)mıyor, küçük bir kısmıysa spora başlayarak kilo vermek istiyor.

Kilo vermek için spora başlayacak olan kişiler çoğunlukla yıllardır spor yapmamış durumda olduğu için eğer açık fikirliyseler ya profesyonel bir danışmana veya çevresinde bulunan spor meraklısı birisine konuyu danışabiliyorlar veya bazı durumlarda kendi çabalarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Internetten faydalanan/faydalanmaya çalışanlar da var, evlerine kondisyon makinesi almak isteyen ve alanlar da.

Ben yine şahsi gözlemlerime dayanarak bir kaç önemli tavsiyede bulunmak istiyorum:
  1. Yıllardır spor yapmayan birisinin, spora tekrar başladığı zaman, özellikle de fazla kilolarından kurtulmak istediği için başlamışsa, yapacağı sporların büyük çoğunluğunda spora ANİDEN YÜKLEMESİ DURUMUNDA sakatlanma riski bulunmaktadır. Büyük harflerle yazma sebebim, bu korku yüzünden spora başlamayan bir çok insan olduğunu bilmem. Merak etmeyin, sakatlanmak dikkatli ve bilinçli olduğunuz durumda o kadar da kolay değil. Burada önemli olan spora yavaş tempoyla başlamak, zaman içinde spor yoğunluğunu arttırmak. Aniden yüklenme sebebi olarak bir çok kişi, kilo vermeyi hızlandırma isteğini gösterir. Fakat bunun getireceği riske değmez. Sakatlanmanız durumunda ya uzun süreli ya da kalıcı olarak hayatınıza kötü bir etkisi olacak bir olay yaşayacaksınız. Bunun yerine yavaş tempo/düşün ağırlıkla başlayın yapacağınız spor cinsine.
  2. Ne spor yapacaksanız yapın en önemli şey kesinlikle düzenli olmak. Bunun o kadar çok örneğini görmüşümdür ki. "Spora başlıyorum artık savulun kilolar", vb nidalarıyla başlanılan spor 2-3 hafta bilemedin 1 ay sonra tamamen bırakılır. Buna da yine daha düşük tempo spora başlamayı çözüm olarak önerebilirim. Bir çok kişi aniden çok ağır spora başladığı için sporu aşırı yorucu ve bıktırıcı bulup kısa zamanda pes eder. Halbuki daha hafif ve fakat sürekli bir spor hayatınıza mutlaka olumlu olarak yansıyacaktır.
  3. Bir önceki maddeyle bağlantılı olarak hangi sporu devamlı yapabilecekseniz o sporu tercih edin. Örneğin koşmayı sevmiyorsanız fakat "iyi kalori yakar" diye onu tercih ediyorsanız bir kere daha düşünün. Eğer bir süre sonra spordan soğumanıza sebep olacaksa o spora hiç başlamayın. Onun yerine yaparken eğleneceğiniz bir spor tercih edin. Bu tamamen kişiye göre değişen bir konu tabii. Basketbol, voleybol gibi takım sporları olabileceği gibi, tenis, koşu, bisiklet, yüzme, vb. herhangi bir spor olabilir. Burada ağırlık çalışma konusunu istisna olarak tutuyorum. Ağırlık çalışmak da güzel bir spor ama kilo vermek istiyorsanız ağırlık çalışmanın yanında kondisyona (aerobik spor dalları, bunun tanımını daha ileriki bir yazıda vermeyi düşünüyorum) dayalı bir sporu da mutlaka yapmalısınız.
  4. Kilonuz çok fazlaysa, eklemlerinize sporla aşırı yük bindirmektense ilk etapta yürüme veya yüzme ile başlamanız iyi olacaktır. Yüzme herkesin her zaman yapabileceği bir spor değil tabii ama elinizde imkan varsa değerlendirin derim. Yürümeyse her zaman her yerde yapılabilecek bir spor.
  5. Düzenli spor dedim ama düzenin tanımını vermedim. İlk etapta (en az 1-2 ay süreyle) haftada 3 günün üstüne çıkmayın (yürüyüşü bu konuda istisna olarak tutabiliriz, vücuda bindirdiği yük o kadar fazla olmadığı için). Aerobik sporlarda (koşu, yüzme, bisiklet, eliptik, basket, vb) en az yarım saat süreyle kesintisiz spor yapmalısınız. Daha az sıklık ve sürenin pek etkisi olmayacaktır. Bu düzeni 1-2 ay gibi bir süreyle devam ettirebilirseniz, daha sonra spor yoğunluğunuzu ve/veya sıklığınızı arttırmayı deneyebilirsiniz. Ama mutlaka yavaş yavaş yapın bunu da.
  6. Artık bir süredir spor yapıyorsunuz, kas ve eklemleriniz artık adapte oldu. Bundan sonra sporu sizi zorlayacak şekilde (yüksek nabız) yapmanız daha iyi olacaktır. Bu şekilde metabolizmanız hızlanacağı için kilo vermeniz daha hızlı olacaktır. "Yağ yakmak" için yavaş tempo uzun süre felsefesine kanmayın. Yağ yakımı her zaman olmakta, fakat bunun oranı değişmektedir. Yüksek nabızla spor yaptığınız zaman spor esnasında toplamda biraz daha az yağ yakmış olabilirsiniz ama metabolizmanın hızlanması sayesinde toplamda yağ yakımı daha fazla olacaktır. Nabız konusunu da yine ayrı bir yazıda ele alacağım.
Spora başlamak için vakit geçirmeyin. Hangi nedenle başlarsanız başlayın, belki zamanla siz de bu "bağımlığa" yakalanır, bırakamaz hale gelirsiniz.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Spor Yaparak Kilo Verme ile İlgili Yaygın Yanlışlar

Pek çok insan için spor kilo vermek için yapılan bir etkinlik. Uzun yıllardır spor yaptığım için bu konularda sık sık fikir danışılırım. Ayrıca bulunduğum ortamlarda da bu konu açılırsa önerilerde bulunmaya çalışırım. Çok yaygın olarak yanlış bilinen bazı konular hakkında kilo verme düşüncesinde olanları uyarırım. Tabii ki bu konu derin ve çok boyutlu bir konu ama bazı çok temel yanlış bilgilerin doğrularını burada basitçe de olsa listelemek isterim.

  1. "Spor yaparken ne kadar terlersem o kadar çok kilo veririm, ne kadar ter atarsam o kadar sağlıklık olurum". En eski ve yaygın yanlışlardan biridir. Spor yaparken elbette ki terlenir. Fakat terlemenin amacı şudur: vücut spor sırasında ihtiyacı olan enerjiyi sağlamak için karbonhidrat ve yağ yakar. Bu kimyasal tepkime sırasında atık ürün olarak ısı da dışarı çıkar, dolayısıyla vücut ısınmış olur. Vücut ısısının normal derecede tutulabilmesi için de terleme başlar. Terleme ile vücut dışına su çıkarılır, bu su da buharlaşmak için çevreden ısıyı emer. Böylece vücut ısısı düşürülmüş olur. Çok fazla teknik detaya girmeden olayın açıklaması bu şekilde. Vücuttaki su oranının belli bir oranın altına düşmesiyle pek çok sorunlar yaşanmaya başlanıyor. Dolayısıyla kaybedilen su miktarı arttıkça spor sırasında veya sonrasında kasların ve vücudun hareketlerinde aksaklıklar yaşanabiliyor. Bu yüzden özellikle de 1 saatten daha uzun süren sporlar yapılıyorsa daha spor sırasında kaybedilen suyun yerine konması yaşamsal önem taşır. Bisiklet yarışlarına veya orta-uzun mesafe koşu yarışlarına bakarsanız yarışçıların devamlı sıvı alımında bulunduğunu görürsünüz (bu sıvıların detayıyla ilgili başka bir girdi açacağım daha sonra). Keza uzun süren tenis maçlarına bakarsanız, tenisçiler her arada yerlerine oturduklarında mutlaka biraz sıvı alırlar.
    Uzun lafın kısası, spor sırasında vücuttan atılan su zaten yerine konması gereken vazgeçilmez bir unsurdur. Spor ile kilo vermek itiyorsanız daha az terletici kıyafetler ile daha uzun süre spor yapmaya yönelebilirsiniz. "Termal" kıyafetler, "terletme eşofmanları"ndan kesinlikle uzak durulmalıdır. Amaç spor ile metabolizmayı hızlandırıp daha fazla yağ ve karbonhidrat yakımına yol açmaktır.
  2. Bölgesel zayıflama diye bir şey yoktur. Bir çok insan, fazla kilolarının toplandığı bölgeyle ilgili hareketler yaparak o bölgedeki yağlarından kurtulmak isterler. Bunu özellikle karın bölgesinde fazla kilosu olanların mekik çekerek karınlarını inceltmek istemelerinde çok sık görmekteyiz. Kilo vermenin ve almanın hangi bölgeyi etkileyeceği kişiden kişiye değişen bir özelliktir. Bir taraftaki kasları çalıştırarak o bölgeyi zayıflatmak söz konusu değildir. Hangi tip spor yaparsanız yapın sizin vücudunuzda önce hangi bölgedeki yağların gideceği yaptığınız sporla ilgili değil size özel bir durumdur. Dolayısıyla eğer bir bölgedeki fazla kilolarınızdan kurtulmak istiyorsanız herhangi bir sporu (kilo vermekse amaç tercihen aerobik sporlar, bunun detayını da başka bir girdide açıklayacağım) o bölgedeki kilolarınızdan kurtulana kadar sürdürmeniz gerekir.
  3. Kasın yağa dönüşmesi veya yağın kasa dönüşmesi diye bir şey de yoktur. Özellikle ağırlık çalışanlarda bulunan bir yanlış kanıdır bu da. Kas ve yağ ayrı dokulardır ve birbirlerine dönüşemezler. Gerçekleşen şey kasların çalışmaması sonucu (veya fazla çalışma sonucu) zamanla yıkıma uğraması ve kas yoğunluğunun azalması veya yağ oranının spor yapılmaması ve/veya yanlış beslenme sonucu artmasıdır. Spor yapılarak yağlar azaltılıp kaslar arttırılabilir ama bu iki dokunun birbirine dönüşmesi söz konusu değildir.

7 Ekim 2009 Çarşamba

Blog Dünyasına Merhaba

Bu sayfayı yıllardır yaptığım ve yapmaya devam ettiğim çok çeşitli tiplerdeki sporlar hakkındaki anılarım ve bilgilerimi paylaşmak amacıyla kurdum. Spor, spor fizyolojisi, antreman teknikleri hakkındaki şahsi deneyimlerime dayanan bilgileri benim gibi amatör olarak spor yapan ve bu konuda özellikle Türkçe olarak kaynak bulmakta zorlanan kişilerle paylaşıp biraz da olsa yardımcı olabilmeyi hedefliyorum. Bunun yanında (hatta belki teknik konulardan daha çok) spor yaparken başımdan geçen ilginç olayları da paylaşmak niyetindeyim.

2009 itibarıyla 38 yaşındayım ve bu yaşa kadar lisanslı veya lisanssız olarak yapmış ve yapmakta olduğum sporlarsa şöyle:
  • Futbol (hangimiz oynamaz ki)
  • Basketbol
  • Badminton
  • Koşu
  • Yüzme
  • Bisiklet (yol ve dağ)
  • Squash
  • Ağırlık
  • Oryantiring
  • Serbest dalış
  • Sualtı ragbisi
  • Sualtı hokeyi
  • Rüzgar sörfü